30 Eylül 2005

Gaz Sancısı

Sabahtan akşama kadar bir doğalgaz fırtınası yaşadım. Gözlerim kapansa da, başımı zor taşısam da dersi dinlemeye geyret ettim. Oldukça yorucu bir hesaplama tekniği var. Hata yapmak çok olası. Hocanın belirsiz bıraktığı birçok noktanın varlığı ve sınavda sonuca puan verecek olması beni kara kara düşündürüyor. Eve geldim, Edem Center'in renderlerini bitirdim. Yarın sabah vereceğim. Bitirdikten sonra doğalgaz tesisatı boru çapı hesaplama pratiği yaptım. Şu ana kadar sürdü. Yarın sınav var.

Görselleştirmelerin parasını alırsam yarın tamtakır dolabı zavallı durumundan kurtaracağım. Yıldız da süüüt süüüt diye inliyor. Onu da görmek lazım.


Share/Bookmark

29 Eylül 2005

Gazın Doğalı

Bugün doğalgaz kursuna katılmak üzere erken uyandım. Saat çalmadan uyanmışım erkenden. Yıldız'ın oynarken çıkardığı sesler uyandırdı beni yine. Eskilerden tanıdık var mıdır diyordum, varmış. Hoca çok düzgün anlatıyor. Geçen defaki kursun yarısı kalmış. Bakalım ne yapacağız?

Edem Center'ın ikinci görselleştrimesinin modelini yaptım. Yarın render edeceğim.

Babam aradı, doğalgaz kursuna çok ümit bağlamış durumda. Adamı ne hale getirmişim ya. Hain evlat Ökkeş miyim ben acaba?

Yıldız'ı dövdüm yine malum sebepten. Ne sadist oldum ben ya... Sonra her zamanki gibi pişmanlık baskınına uğradım. Ulan kedi, beni kendimden ettin...


Share/Bookmark

28 Eylül 2005

Birkaç Gün Aradan Sonra

Gözümü acıtıncaya kadar bina görselleştirmeyle uğraştım. Birini bitirdim. Diğerini de yarın bitirebilsem bari. Yarın sabah Doğalgaz Tesisat kursu başlıyor. Sertifikalara sertifika ekleyelim...

Bekir Usta aradı. Aradan seçebildiğim birkaç kelimeye göre; söylediğim gibi, TSE görevlileri gelmiş ve eksiklikleri tamamlamasını istemişler. O kadar inanmıştı ki formalite icabı gelip bir şeye bakmadan gideceklerine... Neyse, her şeyi yaptırmış. Yılan hikayesi birkaç gün daha devam edecek. Kim bilir görevliler bir daha ne zaman gelecek? Cumartesi günü de rakı içmeye çağırdı. Ne iş dedim kendi kendime. Acaba herkesi rakı masasında bir şeylere ikna etmeyi düşündüğü gibi beni de bir şeye mi ikna etmeye kalkacak?

Necati gelmişti dün akşam. Bugün öğlen yolcu ettim. Yıldız'ın bir yerleri ağrıyor. Yalanırken bağırıyor. Çok ilginç oluyor. Çok kilo aldım, spor mpor lazım... Hadi iyi geceler günlük...


Share/Bookmark

19 Eylül 2005

Pazara Gidilmeyen Pazar

Bugün pazardı. Gerçi şu an pazartesi oldu. Mambo ile uğraştım. Artık genel anlamda bir site yapabilecek durumdayım Mambo'yla. 3Dniz 'in veritabanlarını eklemeyi denedim. Oldu!! sayısı 410 küsura ulaşan üyelerimizi muhtemelen birkaç fireyle aktarabileceğim. Forumları katarmayı da başardım. Haberleri de... Ama haberleri koymayacağım yeni versiyona. Bir tek bizim angut Zonerhosting'in mengutay.com'u çalışır hale getirmesi kaldı. Siteyi orada kuracağım ve sonra olduğu gibi 3Dniz'e aktaracağım.

Osman İstanbul'a gidiyordu, uğradı, vedalaştık. Artık okulunu bitirmesi için hiç zaman kaybetmemesi gerekiyormuş. Umarım işleri yolunda gider ve atılmadan bitirir okulunu. Yıldız'a pire tasması taktık. Keskin bir lavanta kokusu var. Bakalım kurtulabilecek mi kaşınmaktan?


Share/Bookmark

18 Eylül 2005

Sonbahar


Sonbahar geliyor. Artık sabahları üşüyorum. Bir aya kalmaz donmaya da başlarız.

Ayakkabı olayından sonra kitapların gelmesi konusu ümitsizlik yaratıyordu. Kapı çalındı, postacı geldi ve kitapları teslim edip gitti. Eksik meksik yok. Bu işte bir gariplik var.

Uzun Avustralya yolculuğundan sonra soluklansınlar diye kitapları özenle yapılmış paketlerinden çıkardım. Gerçekten bu kitaplar hayatım boyunca sahip olduğum en kaliteli basılmış ve ciltlenmiş kitaplardı.





İşte kapak resimleri de bunlar. İncitmeden inceledim.
Gökhan aradı. İzmir'deymiş. Erhan'ın yanına gitmiş. Erhan'la da görüştük. Sesi çok kötü geliyordu. Üzüldüm. Hayatta tutunma şansı çok az olan insanlardan biri. Benim fazla mı sanki?

Bugünlük az oldu. Bugün az şey oldu çünkü...


Share/Bookmark

17 Eylül 2005

Yağmur

Bugün uyandığımda çok şiddetli yağmur vardı. Çok güzel bir uyanma faslıydı. Hava kapalı olduğundan evin içi kapkaranlıktı. Sanki akşam üzeri gibi. Saate bakınca rahatladım, daha sabahtı. Kalktım, ekmek yok. Bakkala da gitmek istemedim. Dün akşamdan kalan tek böreği yedim. Tabii yanında şeftali. Öğle vakti yağmur kesildi. Dün gelen koli kâğıdını alıp postaneye gittim. Saat 13.45 olmasına rağmen gümrükle ilgili memur yoktu. Nerede?, dedim. "Cumadadır" dediler. Sanki 4 saat süren bir ibâdet. Saat 14 oldu, yok. Koridorlarda, odalarda dolanıyorum. Erkekler için ayrı, kadınlar için ayrı mescidler vardı. Her tarafa gerici kadrolaşmanın ağırlığı çökmüştü. Tüm odalar iki kazı güdemeyecek kara cahil tipli kadın ve erkeklerle doluydu. Sabahtan akşama kadar harıl harıl hiç birşeyin üretildiği bir yerdi burası.

Bari gidip kirayı vereyim dedim. Ticaret odasına gittim. Bindiğim asansöre biri türbanlı, diğeri anatomisini belletmeye yemin etmiş iki kız bindi. Küçücük asansörde üç kişi sıkıştık. Zaten nasıl bir şeyse, asansör psikolojisi insanın diğerleriyle göz göze gelmesini korkunç bir olay haline getiriyor. Acep nedendir? Kızlar vücudumuzun doldurduğu asansörde kalan boşukları da yüksek sesli sohbetleriyle doldurdu. Sanki etrafa kendilerini tanıtmaya çalışır gibiydiler. Parayı, evsahibinin çalışma arkadaşına teslim edip dikey tabut asansöre bindim. İki kız dönüşte de yetiştiler. İki katlık yolculuğa neler sığdırdı anatomili kız..."Benim salak sevgilim bu gece uyumamış...Yağmuru çok seviyor da, yağmurun yağmasını beklemiş..." Ne mesaj ama.

Sonra tekrar postane adlı havanda su dövme tesislerine gittim. Bir aksilik bekliyorum ama, kim bilir ne olacak. Oradan oraya, oradan oraya gönderdiler ve en son koliye ulaştım. Kitapların gelmesini bekliyorum ama, alıp çıktığım paket pek kitap paketine benzemiyor. Hemen açtım: bir çift ayakkabı... Aynı paket içinde iki çift ayakkabı da sipariş etmiştim. Ama biri yok. Paketten Evrak da çıktı. İki çift ayakkabı yazıyor ama birisinin üzeri kurşun kalemle çizilmiş. Hah dedim. İşte kural gerçekleşti, aksilik oldu. Tekrar içeri koştum. Elimde kağıt, laf anlatmaya çalışıyorum, biz bilmeyiz, bir tane gelmiştir, diğeri sonra gelecektir vs. O sırada orada olan bir kız olayın gizini çözüverdi: Aynı marka iki ayakkabı beraber gönderilirse birine el koyuyorlarmış. Helal olsun size soyguncu gümrükçülerimiz. Kamyon kamyon kaçakçılığa rüşvet karşılığı göz yuman sizler, bir çift zavallı ayakkabıya göz diktiniz. Attınız onu depoya, birkaç gün sonra da iç edersiniz. Nasıl olsa ben kalkıp İstanbul Gümrüğü'ne gitmem bir çift ayakkabı için.

Bizim Zonerhosting'in iletişim kurduğum elemanı ya salak, ya da işe yeni başlamış. Site aktif oldu nihayet ama, FTP sitesi gibi davranıyor ve hiç bir işe yaramıyor. Yazdığım iletiler destan oldu, sorunlar bitmek bilmiyor. Baktım böyle olacağı yok, İlk kez PHP Triad'ı kurdum ve Mambo'yu hızlıca kendi makinamda kurup öğrenmeye karar verdim. İyi de oldu. Birsürü şey öğrendim. Güzel bir tema yapmam lazım.


Share/Bookmark

16 Eylül 2005

Şeftali Günü

Bugün bolca şeftali yedim, zira mutfaktaki bir yığın şeftali bozulmaya yüz tuttu. Tüketilmesi gerekiyor.

Yurtdışından paket gelmiş. Büyük olasılıkla kitaplar... Yarın erken kalkabilirsem, ki bu olanaksız görünüyor; gidip paketi alacağım. Bu olayın gerektirdiği kadar heyecanlı değilim. Neden acep?

Milföy hamurunun arasına domates dilimi, biber ve kaşar koyup börek yaptım, çayla yedim. Güzeldi... Akşam İsmail Abi gelmiş. Devrim, çok önemli bir projesi olduğunu söyleyip çağırdı. Gittim. Rüzgar enerjisi santralı konusunda bir fırsatı değerlendirmekten bahsediyor. Olmayacak duaya amin dedik hep beraber.

Bugün güzel bir banyo yaptım, yenilenmiş hissettim kendimi. Bunu daha sık yapmalıyım :)
mengutay.com'u satın alırken server'ı Linux değil, Windows seçmişim. Bundan dolayı garip bir ana dizinle karşılaştım ve Mambo'yu kuramadım. Bir gün daha harcandı... Zonerhosting'de çalışan görevliye bir sürü ileti yazdım. Hesabı Linux'a aktarmasını istedim. Umarım yapar.
Kadın modelimin saç konseptini değiştireceğim. Çokgensel yüzeye kaplama atayarak hazırladığım saç tatmin edici değil. Biraz Sasquatch denemesi yaptım. Az daha uğraşırsam olacak. Kılavuz saç eğrileri olmadan yaptığım deneme pek sonuç vermedi. Yarın eğrilerle denemeliyim. Bu model için kıyafet de yapmak lazım. Ama kıyafetleri modelin deformasyonuna uydurma konusunda da araştırma yapmalıyım. Çok zor görünüyor.

Kitap okumadım, yazık...


Share/Bookmark

15 Eylül 2005

İyiler ve Kötüler...

Sevgili Günlük...

Ne kadar komik oluyor bu hitap...

Dün gece www.mengutay.com adlı bir site satın aldım. Bu siteyi mambo adlı harika php uygulamasını kullanarak yapmaya karar verdim. Hem gelişmiş özellikleri var, hem XML destekli, hem modül ve tema oluşturmak daha kolay ve kapsamlı. Edindiğim tecrübeyle 3Dniz'i yeniden inşa edeceğim.

Bu konuda çalışırken LPG dönüşümü yapan Bekir Usta aradı. Beni artık ümitsizliğe sürükleyen TSE tescil sürecinin çözüldüğünü söyledi. Başvuruyu yapmak üzere TSE'ye gittik. Yine yol boyunca makinalı tüfek gibi ve dilini-dudaklarını kullanmadan konuştu. Arada birkaç kelimeyi anladığım oluyordu ama. Otomatik vitesli Mazda'yı yine deli gibi sürdü. Gaz-fren, ne kadar kolay. TSE'ye gittik ve işlerimiz hiç tahmin etmediğim şekilde, onbeş dakikada bitti.

Devrim'e uğradım. Sabah, geçen hafta bahçemden kaybolan mikro yavru kediyi görmüş. Ağzı yüzü yara içindeymiş. Dokunamadığı için bahçeye getirememiş. Gidip söylediği yerde aradım, bulamadım. Cebimde pek para yok ama veterinere götürecektim bulsaydım.

Traş oldum bugün. Traş olunca çehrem çok değişiyor. Çok bakımsız görünen yüzüm çok iyi bir hale geliyor. Bir de sabah şuna dikkat ettim; kalkınca yüzümü yıkamadan önce göz altlarım hafiften torba gibi görünüyor. Yüzümü yıkayıp kurulayınca kayboluyor. Beyazlarım da çoğalıyor mu ne? Aslında bazen azalıyormuş gibi bile geliyor. Saçlarım da uzadı biraz. Eskiden daha fazla uzamasını önemsemezdim. Arkadaşlar "papaz gibi olmuşsun" derlerdi. Bu hiç hoşuma gitmezdi ve hemen kestirirdim. Papazların hep kabarık, gür, dağınık saçları mı var ki? Filmlerde hiç öyle olmuyor halbuki.

Birşeyler daha yapmalıyım. Hayat iz bırakmadan akıp geçiyor. Kent ve Sanat adlı iptidai kültür-sanat bülteninde yazı yazacağım. Artık bu konudaki görüşmeyi yapsam iyi olacak. Seramik çamurum da öyle duruyor. Gerçi ısmarladığım aletler gelince yapsam daha iyi olacak ama, beklettikçe suçluluk duyuyorum. Kitabın da yarısına yaklaştım. Sürükleyici. Bitsin istemiyorum.

Yaşar abilerden kaç gündür ses yok. İşi batırdılar gibime geliyor. Mozayikleri internet müzayedesi ile satmaya çabalamaları bana biraz bunu düşündürdü. Umarım üretime geçerler. İlkel simit makinasına çok emek harcadılar/harcadık.

Kira günü de gelmiş. Yarın vermeyeceğim. Zaten kirayı verince geriye pek para kalmıyor. LPG kontrollerine başlarsam belki şu ankinden daha iyi durumda olacağım. Biraz kitap alabileyim, arada bir sinemaya gidebileyim, zorunlu ihtiyaçlarım karşılansın yeter. Almayı kafama koyduğum güncel bilgisayarı nasıl alacağım kim bilir. Gün doğmadan neler doğar...


Share/Bookmark

11 Eylül 2005

Bir Gün Daha...

Bugün çok farklı bir gündü, bir kere dün takvimde 10 yazıyordu, bugün 11...Bu kadar fark da yeter herhalde. LPG işinden para kazanmaya başlayıncaya kadar pesimist günler geçireceğim galiba. Sefaletten yaşamsal fonksiyonlarım durmak üzere. Sosyal yaşamsal fonksiyonlarım sıfıra indi zaten. Yıldız hala bir şey yemiyor. Ateşi de var. Zorla yoğurt yedirmeye çalıştım. Bir elimle ağzını açıp diğeriyle ağzına yoğurt tepmeye çalışırken tırmalamaması için ön ayaklarının da tutulması gerekiyor. Bunu yapamadığım için ön ayaklarını birbirine bağladım zavallının ve zorla yedirdim yoğurdu. Ne denediysem yemiyor. Hatta camı açık bulup içeri giren başka bir kedi ne koyduysam silip süpürmüş ama bizimkinde tık yok. Yarın mama alacağım. Umarım ciddi bir hastalığı yoktur.

Turbosquid'deki model henüz satılmamış ama bakanların sayısı iyi. Diğer kadın modelleriyle fiyat ve kalite açısından karşılaştırdım ve iyi bir model olduğuna karar verdim. Yalnız biraz daha narin, kaplamaları ile biraz daha uğraşılmış ve çeşitli giysilere sahip bir model haline getirirsem şansı çok daha fazla artacak. Bir de değişik formatları da eklemeliyim. Kas yığını erkek modeliyle de uğraşıp koyarsam çok iyi olacak. Az önce baktım, Ebay'dan sipariş ettiğim heykel el aletleri gönderilmiş. Modellerin satışı artarsa böyle güzel alış verişler yaparım.

Bugün taze fasulye pişirdim. Nedense son günlerde taze fasulyeyi çok seviyorum. Lezzetli oldu. Yemeği yaparken Devrim geldi, bilgisayarının sesinin bozulduğunu söyledi. Gittim, ses kartı çıkmış. Şu külüstür kasa yüzünden hiç bitmeyecek bu sorunlar. Sonra yine Devrim geldi, elinde bir kasa, içinde epey şeftali. İsmail getirmiş. Geçen yıl beni ıska geçti diye o kadar başının etini yemişim ki, bu sefer unutmamış. Güzel şeftali, sağolsun. İki tane yedim hemen.

Bugün 11 Eylül... Amerika'nın nasırına basılmasının yıldönümü. Uçak şeklinde iki tane füzeyle Amerika'nın (tabii ki Birleşik Devletler) psikolojik iki merkezi vuruldu. Bence bu olay bir milat. Kimilerine göre Amerikan rüyasının sonunun başlangıcı, kimilerine göre neocon denen yeni muhafazakarların küresel imparatorluğunun başlangıcı. İbre birinci olasılığa yaklaşıyor gittikçe. Katrina kasırgasında rezil kepaze olan ABD yönetimi bu gidişle bırak dünya egemenliğini, ülkesinin egemenliğini bile koruyamaz. Sadece silah gücüne dayalı egemenliğin modasının geçmekte olduğunu sevinerek görüyorum. Hadi hayırlısı.

Yarın da 12 Eylül. Şimdiki embesil kuşağın tohumlarının atıldığı tarihin yıldönümü. Tüm embesillere kutlu olsun.

Unutmadan, sevgili portalımız 3Dniz'i çok ihmal ettim. Kısa zamanda birşeyler yapmalı. Cüneyt Özdaş'la yaptığım röportaj elime ulaşsın, küçük bir çıkış planlarım. Üyelerimiz eskisi kadar ziyaret etmiyor sanırım. Bişey yapmalı...


Share/Bookmark

10 Eylül 2005

Fotokopi Gün

Bugün de diğerlerinin kopyası gibi. Yine geç uyku, yine geç uyanma. Yıldız da olmasa uyanacağım yok. O kadar gürültü yapıyor ki, uyanmamak mümkün değil. Pek zengin olmayan bir kahvaltı...Ama besin değeri fena olmayabilir. Bir kere çok kaliteli bir zeytin yedim. 20 tane falandı. Bir hayli kalori, vitamin ve bilumum iyi madde var içinde. Bal da vardı. Poliflora Kars Balı. Birim hacme düşen besleyicilik konusunda uzayın ilk üçüne girebilir bu bal. Sonra oturdum hemen bizim kadın modelinin başına, yeter artık, kaç zamandır şu modeli bitirip Turbosquid'e koyacağım diyorum... Saatlerce çalıştıktan sonra bizim yıldızın açlık grevine devam ettiğini hatırlayıp mama almaya gittim. O da ne, sadece köpek maması kalmış. Kedi maması namına bir şey yok. Oradan Çınar'daki hayvancıya gittim, kapalı. Pazaristan'a gittim orada da yok. Ne şanssız kedi bu. Pazar günü hiç bulamam. Pazartesiye kadar benim yediklerimle idare edeceksiniz Yıldız hanım...

Eve döndüm ve modele devam ettim. Birkaç render aldım. Kaplamaların ve endomorfların adlarını ingilizceleştirdim. Tüm dosyaları bir klasöre toplayıp zipledim. Ve artık model Turbosquid'de... Adresi de bu

Renderlerden biri de bu:



Dün yatmadan önce yıllardır adını ve bestecisini merak ettiğim TRT Radyo 3 cıngılını duydum, koşarak sonunu bekledim ve sonuç aldım: Mihail İppolitov İvanov'un Kafkas Skeçleri. Bugün hemen aramaya koyuldum. Aradıkça şaşkınlığım arttı. Zira bana çok yakın ve sıcak gelen bu eser, Türk Marşı ve Serdar Düzenlemesi olarak anılıyormuş. Oysa radyoda buna hiç değinilmedi. Neyse efendim, parçanın mp3'ünü bulana kadar göbeğim çatladı. (şimdiye kadar hiç bir şeyi çabucak bulabilmiş değililm zaten) O parçayı ve daha birçok harika parçayı indirdim. Onlarca kez dinledim.

Yine kötü alışkanlığım olan indymedia sitesine girdim. Okudum, okuduklarıma canım sıkıldı her zamanki gibi.

İç savaş engellenemezcesine geliyor. Kürt milliyetçileri iyice coştu. Ölülerin olması insanları duygusallaştırıyor ve yaptıklarının sorgulanmasına öfkelendiriyor. Her iki ulusun milliyetçileri için de geçerli bu. Asker cenazesi gitmeyen tek bir ili, ilçesi kalmayan Türkiye, artık tahammülsüz davranıyor. Garip bir kendine güvenle hareket eden Kürt milliyetçileri de öyle. İlginç bir haber vardı, Hakkari Yüksekova'da bir gerillanın cenazesinde toplanan kalabalık iranlı turistleri taşıyan otobüsleri taşlamış ve içindekileri linç etmeye kalkmış. Nedeni hemen anlaşılıyor; Mahabad'da yaşanan olaylar nedeniyle duygusallaşıp öfkelenen kalabalıklar olağan linç psikolojisine bürünmüştü. Linç psikolojisinin formüle edilmesi konusunda kişisel bir yöntem geliştirdim. Milliyetçilik+Cenaze+Duygusallık=Öfke, bilinç yitimi, linç, şiddet...

Bilecik'te yaşanan linç girişimi de polisin ve devletin kendi arkasında olduğunu düşünen aynı zihniyetteki insanların eseriydi. Saatli bombanın saati çalışıyor, henüz kablolar sökülebilmiş değil. İşin kötüsü bombanın nerede olduğunu bilen de, saatinin ekranında hangi rakamların yazdığını bilen de yok. İç savaş nasıl başlar, nasıl yürür kafa yoracağım önümüzdeki günlerde.


Share/Bookmark

Vira Bismilla

Gördüklerimden özendim, şu günlüğü edindim. Bugüne kadar defter günlüklerden tutmayı çok denedim ama on sayfayı geçemedim. Bakalım bu ne olacak?

Günümü anlatarak devam edeyim...Son bir haftadır olduğu gibi sabah ezanını müteakip uyuduğum için saat 13 civarı uyandım. Sefil buzdolabımı açtım, içindeki sefaletle karnımı doyurdum. Kedim Yıldız kedi mamasına alışmış, üç gündür yoğurt ekmekle kandırmaya çalışıyorum, açlık grevine niyetli gibi. Bilgisayarın başına oturdum. Uzun zamandır üstünde çalıştığım kadın modeline devam etmeye niyetlendim ve canım istemedi. İnsan yüzü görmeyeli nice oluyor dememle birlikte traş olup dışarı fırladım. Gidecek neresi var ki, sevgili komşum ve okuldan arkadaşım Devrim'in kitapçı dükkanı. Bir yığın insanla bir yığın incir çekirdeği doldurmayacak sohbetten sonra süpermarkete gittim. Birsürü şey aldım ama asıl gitmeme neden olan şeyi almayı unuttum: Yıldız'a mama. Neyseee, yarın alırım (bu bugünün işini yarına erteleme ve boşverme alışkanlığı çok tehlikeli boyutlara ulaşacak gibi görünüyor ama, du bakalım.) dedim, nefis Aynes yoğurdu, ekmek ve bir adet mükemmel, sert, sulu elmadan oluşan akşam yemeğimi yedim. Günün özeti olarak ekleyecek bir şey de içime oturmuş karın ağrısı, huzursuzluk, ümitsizlik, ümit, beklenti karışımı garip duyguydu. Bugün hiç geçmedi. Nedenini tam olarak bilemiyorum.


Share/Bookmark