12 Nisan 2006

Velespit

Devrim'le birer fiyakalı bisiklet aldık. Bisiklet gezileri yapacağız artık. İlk gezimizi geçen pazar günü Pamukkale'ye yaptık. Can ve Ufuk da vardı. Sen kalk 30 kilometre pedal bas, Pamukkale girişinde pusuya yatmış olan Deli Dumrul desin ki; geçenden yirmi gayme, geçmeyenden elli gayme... Bi gayme olsa vermeyiz dedik, biz sporcuyuz dedik, illa ki girecek açık bi yer buluruz dedik, hafiften meydan okuma havasında gerisin geri ettik. Neyse ki başkalarından sonraki gezimizde kullanılmak üzere bir tüyo da edindik. Antik tiyatronun arkasındaki köyden girişte herhangi bir dumrul konuşlandırılmıyormuş.
Bugünkü geziye yalnız Devrim'le ben gittik. Tüyomuzu planımızın ana ekseni haline getirdik ve köy köpeği hücumlarına karşı tetik bir vaziyette köyden geçtik. Bedava sirkenin tadını almakla aynı şey; sonsuz bir özgürlük duygusuyla bölgeye duhul olduk. Hafif ve tatlı yorgunluğumuzun da çağrısıyla tiyatroda oturduk. Boş sahneyi baygın baygın izledik. Ve sonra, kendimizi bir japon turist membaında bulduk. Her taraftan Japon fışkırıyordu. Aklımdan vataşi no name Barış des, anata no name Devrim des gibi cümleler geçti.
Sonra aşağı, travertenlere çevirdik dümeni. Satıcılar ve ikimizden gayrı TC uyruklu kimse yoktu. Pişmiş topraktan yapılma su dolu bir pipoya benzeyen düdükten satan sürüyle satıcı vardı. Hepsi hiç bıkmadan bu garip düdüğü öttürmeye çalışıyordu. Kafamızın şiştiği andı ki, oradan kaçarcasına uzaklaştık. Geri dönüşte benim koltuğun altındaki vida gevşedi ve koltuk bir ileri, bir geri eğilmeye başladı. O ne zorluk, o ne işkence... Üstüne bir de ön vitesin arızalanması yok mu...Tüm enerjimi aldı götürdü. Denizli'ye nasıl varabildim, bilemiyorum. bir taraflarımın tarif edilmez ağrısını da eklemeden edemeyeceğim.
Bisiklet gezileri için ayrı bir blog mu yapmalı acep? Evet sayın okurlar, ne dersiniz?


Share/Bookmark

1 yorum var:

MüjdeAlgül dedi ki...

Güsel gesilerin ardından..eee sen nerelerdesin diyeyim hımss:))Svgler