2 Kasım 2008

Canımızın İpek Telleri Koparken

Büyük miras çöküyor. Çöküntünün üstüne kara şatolar kurulacağını adımızdan çok bildiğimiz için omuz verdik, yapı çökmesin, yenilensin, tazelensin, aklımızı koyalım ortaya, çiçek bahçeleri yeşersin... En kadim kirişlerinin altına gövdemizi, omurgamızı payanda yaptık. Mirasın mirasçısı rolündekilerin belimize vurduğu ağır darbelerin şaşkınlığıyla çevirdik bakışımızı. Yüzümüzdeki şaşkınlık ve hayal kırıklığı ifadesi mirasçı rolündekilerin çürük akan bakışlarıyla karşılaştı. Delemedik gözlerindeki balçıksı nefreti. Gözleri çapaklanmış, irin bağlamıştı. Yapının her sütununa ağır darbeler indirirken kara şatocular, sütunların acı çatırtılarına eşlik etti mirasçı rolündekilerin omurgamıza indirdiği darbelerin çatırtısı. Omurlarımız tek tek birbirine geçmeye başladı. Canımızın ipek telleri birbiri ardına koparken acının sonsuzluğunu keşfettik. Mirasçı rolündekiler çöken yapıdan başlarına düşen her tuğlayla daha da tükendiler, bir ceylana çullanan ikiyüz çakal gibiydiler, gözlerindeki irin tabakası katmerlendi. Kara şatoculara benzemeye başladılar. Darbeleri daha ağırdı artık.

Bilemedik. Gerçek mirasçı bizdik! BİZDİK!


Share/Bookmark

0 yorum var: