15 Ağustos 2010

Dost Sıcağında

"Dostluğun biz sevgisiyle
toplandık her an burda,
bu sevgi bağı kopmaz hiç,
dağılsak bir gün yurda
..."
İlkokul yılları; zamanın pusu ardından zihnime eksiksiz yansıyan bu şarkı... Ani inişli çıkışlı notaları bencileyin dinamizm takıntısı olan birini ne çok etkilerdi, ne çok hissederdim dostluğa yüklenebilecek bütün ama bütün ulvî değerleri. Öyle ki, göz pınarlarım zorlanırdı sınıfça bağıra bağıra söylediğimizde. Şimdi sözlerine baktığımda alabildiğine vasat olan bu şarkı ona benim çocuk aklımla yüklediklerim ölçüsünde güzelmiş. Farketmek ne güzel...

Dostluk kavramı o kavrama yüklediklerimizdir. Kimi için "dostum" hitabının rastgele seçilmiş figüranıdır dost, kimi için içini döküp rahatladığın ve kaçarcasına uzaklaştığın Midas kuyusu... Kimi için yaşamda tek kalma korkusu esnasında sarılınan yılan, kimi için yazılı olmayan "al gülüm ver gülüm" anayasasının güvenilir tarafı. Kimi zaman bir sokak köpeği, kimi zaman bir şişe şarap...

Derme çatma yaşam felsefesi yaratıp bunu ağır sözlerle satan nicelerinden duyarsınız, arkadaş başka, dost başka. Büyük olasılıkla dostluğu toz konmaz bir yere oturtma niyetiyle edilmiş bir sözdür. Ancak o dost tanımı öyledir ki, 6 milyar dünyalıyı ve hatta gelmiş geçmiş on milyarlarca dünyalıyı tek tek eleme sınavından geçirseniz muvaffak olamazsınız. Neden dostum yok sorusuna verilmiş hastalıklı bir cevaptır.

Bir dostluk tanımı yapacak değilim. Ancak belirtilerinden bahsedebilirim. Bugün aklımda dolanıp duran bu belirtilerden biriydi. Dostluk gerçekte öyle bir şey ki, zamanın ve mekânın ötesine geçebiliyor. Bu ne mi demek? Dostluğun bir kullanım ömrü ve kapsama alanı yoktur demek. Bu belirtiyle test edin bakalım dostluklarınızı, ne çıkacak.


Share/Bookmark

0 yorum var: