11 Ağustos 2010

Santuri Ben Bey

Hava İstanbul'da 61 derece hissediliyormuş bugünlerde. Normalde 40 dereceymiş de, yüksek nemin etkisini de katarsak epey daha yüksek hissediliyormuş. Sayın meteorologlar, eksiğiniz var. Tedrisatınızı gözden geçirin. Yoğun umutsuzluğun sıcaklığa etkisini de eklerseniz hava sıcaklığı 91 derece hissediliyor, bizzat hissettim. 40 derecede pişiyorsunuz, buram buram terliyorsunuz, 61 derecede tansiyonunuz düşüyor, yağlı yağlı terlemeye başlıyorsunuz, 91 derecede erimeye başlıyorsunuz, terinizle umutlarınızı da atmaya başlıyorsunuz. Olasılıklar olası'lıklarını yitirmeye başlıyor peşi sıra. Belirsizlikler okyanusu İstanbul'un dipleriyle tanışıyorsunuz. Batıkların arasında yüzüyorsunuz. Dip resiflerinde yuva kuruyorsunuz. Kendinizi bıraktığınız dip akıntıları sizi kendiliğindenlik çukurlarına sürüklüyor. Soluğunuz tükendiğinde istem dışı olarak yüzeye sürükleniyorsunuz. Bir iki refleksif ve cançekişmesel derin nefes, ve sonra yine dip... Sistem analizinde negatif geri besleme derler; kendi kendini koşullayıp sürdüren kısır döngü...

****

İranlı Emir elleriyle santur yapıp getirdi. Üzerinde mızrap dedikleri küçük çubukları dolaştırdığınızda dile gelip konuşmaya başlayan mucizevi enstrüman. Ha bire sürükleniyorum başına, gözlerimi kapayıp vuruyorum tellerine. Santur, anlat bana. Ne yapmalı?


Share/Bookmark

1 yorum var:

zaman dedi ki...

söz bitince tüm delirmeleriyle yeniden delirmeye hazır hava sözcüleri çıkıyor insanın içinden...herkes bildiği yaşantısının o kendini delice tekrar eden sıralamasıyla bir kez daha hatırlıyor kudurmuş yalnızlığını...kendimden yeni bir yalnız kendim yaratmak...sanki daha yeni..sanki daha taze..sanki daha ince..sanki daha soğuk..sanki daha sıcak...sanki daha deli...hava yarın daha "ne" olabilir..hava yarın daha "en kötü" ne olabilir...