16 Mayıs 2006

İklim mi değişiyor?

Bu sabah saat 07.30...kapı çaldı, Gövdemi kapıya zor götürdüm. Devrim kalkmış, "Hadi marakeş, ben akmek almaya gidiyorum, sen de onbeş dakika sonrasına hazır ol." diyor. Yüzümü yıkadım, kapri diye adlandırılan eksik pantolon, fazla şort olan giysimi giydim, boğazsız çoraplarımı ve tişörtümü de tabii. Omuz çantamın kayışını kısalttım, içine bir tornavida ve iki alyan anahtar koydum. Yüzümü kremledim. Akşamdan hazırladığım, içinde peynir ve domates olan saklama kaplarını sırt çantama yerleştirdim. Bir litre kayısı suyunu da... Devrim ekmek arası patates kavurma hazırlamış. Onları da çantaya yuvarladık. Bisikletlerdeki son ayarlamaları da yaptıktan sonra yola çıktık. Her şey tamam, bir şey eksik: nereye gideceğiz?

Bastık pedallara. En kısa yoldan Muğla yoluna çıktık ve Muğla yönünde ilerlemeye başladık. Başından itibaren iyi nefes kontrolü yaptığım için yorulmadan rampaların hakkından geldim. Bir yirmi km kadar sonra kahvaltılıklarımızı yemek üzere çay içilebilen bir yere oturduk. O da ne, az ilerimizde gözleme yapan bir kadın. Birer tane ıspanaklı-peynirli gözleme ve birer de duble çay söyledik. Doyana kadar yedik. Kahvaltılıklarımız mahzun mahzun bize bakıyordu çantadan.
Yola devam ettik. Sürekli rampa. Geriye dönüşün vereceği zevk duygusu motive ediyor. Bir on km daha gittikten sonra baktık ki, rampaların sonu yok. Yeter gaari deyip geri döndük. Bu arada patron ararken telefonumun şarjı bitti ama ben mesajı aldım: "mümkünse bir uğrar mısın" dan başka bir şey olamaz. İşe de fazla gecikmemek için biraz hızlı gidiyorum. Denizli girişinde yağmur bastırdı. İnadına durmadım. Üstümdekiler tamamen vücuduma yapışmış durumda ve çamurluk engeliyle karşılaşmayan tekerlekler yerden topladığı çamur ve suyu büyük bir zevkle sırtıma püskürtüyor. Arkama bakmadan gidiyorum. Gariptir ama, yağmurda bisiklet sürmek daha kolay geliyor. İstiklâl caddesine saptım. Devrim arkada görünmüyor. Suluköprü civarında arkamdan sesini duyunca rahatladım. Eve geldik. Hiç yorgunluk hissetmiyorum. Sadece malum yerimde bir ezilme ağrısı var. Eve girer girmez kendimi duşa attım. Sonra çıkıp Devrim'in ekmek arası kavurmalarından bir çeyreği mideye indirdim. Sonra dooğru işe. Epey bir iş gelmiş. Hepsini bitirip geri dönerken gök gürlemeye başladı. Yarım saatlik yürüme yolumu öyle bir hızla yürüdüm ki, adımımı evden içeri atar atmaz sağanak yağmur başladı. Ne şans ama.

Bugün de tabletle ZBrush'ı denedim. Daha önce yaptığım poligonal kadın kafası modelini pek tarzım olmasa da iyi saatte olsunlar suretine getirdim. Evet, tabletle ZBrush kontrolü mükemmel. Sonuç aşağıda. Boyama yapmadım. O da sonraya...


Share/Bookmark

1 yorum var:

gökhan avanoğlu dedi ki...

gençlik msnye o malum ağrıyan yerlerinle mi giriyosun, rastlaşamıyoz???
bu arada o yokuşu duraksız çıkmak da epey iş ha, ilerletmişiniz siz bu işi ama meteoroloğuz'dan tüyo alsanıza geziye çıkmadan.
neyse hadi görüşürüz.