13 Aralık 2005

"Entel" Şarlatanlık

Turan Bahadır Sanat Galerisi'ne gittik dün. Bir entel şarlatanın zırvalarıyla gözlerimizi kirlettik. Saç-sakal kombinasyonlarıyla "farklı"lığını betimlemeye çalışıyordu besbelli. Renk ve fırça vuruşu kirliliğini sergi diye gözlerimizin önüne sermiş, aptallığımızdan medet umuyordu.

Estetik ve sanat kuramlarıyla ilgili çok araştırma yapmamış olan ben, nereden geldiği belli olmayan bir cesaretle ve üstelik söylediklerine güvenerek tespitler yapıyorum.

Öğrenmeyi iki temel döneme ayırıyorum. İnsan yavrusunun kendi anlama alfabesini oluşturduğu ilk dönemde beyin olağanüstü verimli çalışıyor. Sonsuz ayrıntıya sahip olan ve üstelik en be an değişen evreni algılayabilmek için belli kavram şablonları oluşturuluyor. Bu şablonlar tamamen öznel. Yani insan yavrusunun tamamen kişisel deneyimlerinin sonucu. Bir insan için belli bir anlam ifade eden bir kavram başka bir insan için çok farklı bir anlam, dolayısıyla farklı bir şablon oluşturabiliyor. Bu anlam şablonları sonsuz ayrıntıya sahip evrendeki olgu ve süreçleri belli aynılıklara yuvarlıyor ve sonlu sayıda oluyor. Duyu organlarıyla edinilen algı, yorumlama, sınıflandırma ve belleğe aktarma sürecinde bu şablonlardan yararlanılıyor. Algılanan süreçlerin yorumlanması tamamen bu şablonlarla kıyasa dayanıyor.

Öğrenmenin ikinci döneminde bu şablonlara kıyasla yorumlanıp tasnif edilen olgu ve süreçler belleğe aktarılıyor. Zaman içinde oluşan birikime de tecrübe deniyor.

Şimdi gelelim sanat ve estetik boyutuna. Figüratif resim konusunu es geçiyorum. Entel şarlatanların "sanat"larına geliyorum. Kişisel şablonlar olan anlama alfabesindeki harfleri kullanarak resim yapmak düpedüz şarlatanlıktır. Hiç kimse aynı alfabeyi kullanmıyor çünkü. Bunun gerçekleşme olasılığı da sekiz tane bilardo topunun üst üste yarım saat durabilme olasılığı kadar. Kişisel aklın imgeleriyle topluma seslenmeye çabalamak (entel şarlatanımız böyle bir kaygım yoktur diyebilir elbette, bir daha sergi açmamaya söz vermek koşuluyla tabii) amaçsız bir ukalalıktan başka bir şey değil. Benim için sarmal formun uyandırdığı duygulanım başkası için farklıdır. Bu tamamen benim yaşamsal deneyimlerimle ilgilidir. Örneğin mekaniğe meraklı bir insan olarak küçükken gizlice söktüğüm duvar saatinin sarmal yayı beni büyüleyip heyecanlandırmışsa ileriki yaşlarda gördüğüm bir resimdeki sarmal formlar beni benzer heyecanlara gark edebilir. Ama başka biri çocukluğunda yüksek bir binanın dönen merdivenlerinin tepesinden aşağı baktığında gördüğü sarmal şekil yükseklik korkusundan başka bir şey hissettirmeyebilir. Bu durumda entel ukalamızın kişisel imgelerini doğru aktarma iddiası nasıl gerçek olabilir ki?

Sergideki entel zavallı izleyici bayanlar resimleri ne kadar doğru anlayıp ne kadar beğendiklerini anlatma yarışı içindeydiler ki, zavallılıklarını tarif edecek sözcük bulamıyorum. Çerçevelerin altında yer alan resim adlarının yönlendiriciliğinde hiç de paylaşmadıkları kişisel imgeleri kendi imgelerinin yerine koymaya çalışıyorlardı ki bu, zeka testi yapılan bir çocuğun kare şeklindeki boşluğa üçgen şekilli nesneyi yerleştirmeye çalışmasına benziyordu. Şekli zorladıkça başarısız oluyor, başarısız oldukça kendilerini aptal hissediyor, aptallıklarını gizlemeye çalıştıkça daha çok aptallaşıyorlardı. Tek çareleri vardı: resimleri beğendiğini söylemek. Entel şarlatanlığın nasıl olup da böylesine yaygın olarak sürebildiğinin yanıtı da bu işte.


Share/Bookmark

2 yorum var:

Adsız dedi ki...

BİRAZ AĞIR OLMAMIŞ MI?
NE KADAR KÖTÜ OLURSA OLSUN BİRAZ EMEK VARDIR.. ÇERÇEVELETİP BİR YERDE GÖRÜCÜYE ÇIKARMAK BİLE CESARET İSTERKEN...

sonsuz dedi ki...

insanlar, bunu neden yapıyorlar bende anlamıyorum.. şöyle bir olay gerçekleştirmişler;
bir kalıp oluşturalım.. bu kalıbı ögretelim daha sonra o kalıba bakanlar kalıbı anlasın... bunun neresi özgürlük sorarım. bu kalıp içerisinde olanlar elbette kaygı içerisinde olanlardır. özgürlüğe böyle ulaşılmaz.. yapıyorsan kendin için yap, çünkü zaten sen bencil değil misin? neysen o ol!