10 Eylül 2005

Fotokopi Gün

Bugün de diğerlerinin kopyası gibi. Yine geç uyku, yine geç uyanma. Yıldız da olmasa uyanacağım yok. O kadar gürültü yapıyor ki, uyanmamak mümkün değil. Pek zengin olmayan bir kahvaltı...Ama besin değeri fena olmayabilir. Bir kere çok kaliteli bir zeytin yedim. 20 tane falandı. Bir hayli kalori, vitamin ve bilumum iyi madde var içinde. Bal da vardı. Poliflora Kars Balı. Birim hacme düşen besleyicilik konusunda uzayın ilk üçüne girebilir bu bal. Sonra oturdum hemen bizim kadın modelinin başına, yeter artık, kaç zamandır şu modeli bitirip Turbosquid'e koyacağım diyorum... Saatlerce çalıştıktan sonra bizim yıldızın açlık grevine devam ettiğini hatırlayıp mama almaya gittim. O da ne, sadece köpek maması kalmış. Kedi maması namına bir şey yok. Oradan Çınar'daki hayvancıya gittim, kapalı. Pazaristan'a gittim orada da yok. Ne şanssız kedi bu. Pazar günü hiç bulamam. Pazartesiye kadar benim yediklerimle idare edeceksiniz Yıldız hanım...

Eve döndüm ve modele devam ettim. Birkaç render aldım. Kaplamaların ve endomorfların adlarını ingilizceleştirdim. Tüm dosyaları bir klasöre toplayıp zipledim. Ve artık model Turbosquid'de... Adresi de bu

Renderlerden biri de bu:



Dün yatmadan önce yıllardır adını ve bestecisini merak ettiğim TRT Radyo 3 cıngılını duydum, koşarak sonunu bekledim ve sonuç aldım: Mihail İppolitov İvanov'un Kafkas Skeçleri. Bugün hemen aramaya koyuldum. Aradıkça şaşkınlığım arttı. Zira bana çok yakın ve sıcak gelen bu eser, Türk Marşı ve Serdar Düzenlemesi olarak anılıyormuş. Oysa radyoda buna hiç değinilmedi. Neyse efendim, parçanın mp3'ünü bulana kadar göbeğim çatladı. (şimdiye kadar hiç bir şeyi çabucak bulabilmiş değililm zaten) O parçayı ve daha birçok harika parçayı indirdim. Onlarca kez dinledim.

Yine kötü alışkanlığım olan indymedia sitesine girdim. Okudum, okuduklarıma canım sıkıldı her zamanki gibi.

İç savaş engellenemezcesine geliyor. Kürt milliyetçileri iyice coştu. Ölülerin olması insanları duygusallaştırıyor ve yaptıklarının sorgulanmasına öfkelendiriyor. Her iki ulusun milliyetçileri için de geçerli bu. Asker cenazesi gitmeyen tek bir ili, ilçesi kalmayan Türkiye, artık tahammülsüz davranıyor. Garip bir kendine güvenle hareket eden Kürt milliyetçileri de öyle. İlginç bir haber vardı, Hakkari Yüksekova'da bir gerillanın cenazesinde toplanan kalabalık iranlı turistleri taşıyan otobüsleri taşlamış ve içindekileri linç etmeye kalkmış. Nedeni hemen anlaşılıyor; Mahabad'da yaşanan olaylar nedeniyle duygusallaşıp öfkelenen kalabalıklar olağan linç psikolojisine bürünmüştü. Linç psikolojisinin formüle edilmesi konusunda kişisel bir yöntem geliştirdim. Milliyetçilik+Cenaze+Duygusallık=Öfke, bilinç yitimi, linç, şiddet...

Bilecik'te yaşanan linç girişimi de polisin ve devletin kendi arkasında olduğunu düşünen aynı zihniyetteki insanların eseriydi. Saatli bombanın saati çalışıyor, henüz kablolar sökülebilmiş değil. İşin kötüsü bombanın nerede olduğunu bilen de, saatinin ekranında hangi rakamların yazdığını bilen de yok. İç savaş nasıl başlar, nasıl yürür kafa yoracağım önümüzdeki günlerde.


Share/Bookmark

0 yorum var: