17 Eylül 2005

Yağmur

Bugün uyandığımda çok şiddetli yağmur vardı. Çok güzel bir uyanma faslıydı. Hava kapalı olduğundan evin içi kapkaranlıktı. Sanki akşam üzeri gibi. Saate bakınca rahatladım, daha sabahtı. Kalktım, ekmek yok. Bakkala da gitmek istemedim. Dün akşamdan kalan tek böreği yedim. Tabii yanında şeftali. Öğle vakti yağmur kesildi. Dün gelen koli kâğıdını alıp postaneye gittim. Saat 13.45 olmasına rağmen gümrükle ilgili memur yoktu. Nerede?, dedim. "Cumadadır" dediler. Sanki 4 saat süren bir ibâdet. Saat 14 oldu, yok. Koridorlarda, odalarda dolanıyorum. Erkekler için ayrı, kadınlar için ayrı mescidler vardı. Her tarafa gerici kadrolaşmanın ağırlığı çökmüştü. Tüm odalar iki kazı güdemeyecek kara cahil tipli kadın ve erkeklerle doluydu. Sabahtan akşama kadar harıl harıl hiç birşeyin üretildiği bir yerdi burası.

Bari gidip kirayı vereyim dedim. Ticaret odasına gittim. Bindiğim asansöre biri türbanlı, diğeri anatomisini belletmeye yemin etmiş iki kız bindi. Küçücük asansörde üç kişi sıkıştık. Zaten nasıl bir şeyse, asansör psikolojisi insanın diğerleriyle göz göze gelmesini korkunç bir olay haline getiriyor. Acep nedendir? Kızlar vücudumuzun doldurduğu asansörde kalan boşukları da yüksek sesli sohbetleriyle doldurdu. Sanki etrafa kendilerini tanıtmaya çalışır gibiydiler. Parayı, evsahibinin çalışma arkadaşına teslim edip dikey tabut asansöre bindim. İki kız dönüşte de yetiştiler. İki katlık yolculuğa neler sığdırdı anatomili kız..."Benim salak sevgilim bu gece uyumamış...Yağmuru çok seviyor da, yağmurun yağmasını beklemiş..." Ne mesaj ama.

Sonra tekrar postane adlı havanda su dövme tesislerine gittim. Bir aksilik bekliyorum ama, kim bilir ne olacak. Oradan oraya, oradan oraya gönderdiler ve en son koliye ulaştım. Kitapların gelmesini bekliyorum ama, alıp çıktığım paket pek kitap paketine benzemiyor. Hemen açtım: bir çift ayakkabı... Aynı paket içinde iki çift ayakkabı da sipariş etmiştim. Ama biri yok. Paketten Evrak da çıktı. İki çift ayakkabı yazıyor ama birisinin üzeri kurşun kalemle çizilmiş. Hah dedim. İşte kural gerçekleşti, aksilik oldu. Tekrar içeri koştum. Elimde kağıt, laf anlatmaya çalışıyorum, biz bilmeyiz, bir tane gelmiştir, diğeri sonra gelecektir vs. O sırada orada olan bir kız olayın gizini çözüverdi: Aynı marka iki ayakkabı beraber gönderilirse birine el koyuyorlarmış. Helal olsun size soyguncu gümrükçülerimiz. Kamyon kamyon kaçakçılığa rüşvet karşılığı göz yuman sizler, bir çift zavallı ayakkabıya göz diktiniz. Attınız onu depoya, birkaç gün sonra da iç edersiniz. Nasıl olsa ben kalkıp İstanbul Gümrüğü'ne gitmem bir çift ayakkabı için.

Bizim Zonerhosting'in iletişim kurduğum elemanı ya salak, ya da işe yeni başlamış. Site aktif oldu nihayet ama, FTP sitesi gibi davranıyor ve hiç bir işe yaramıyor. Yazdığım iletiler destan oldu, sorunlar bitmek bilmiyor. Baktım böyle olacağı yok, İlk kez PHP Triad'ı kurdum ve Mambo'yu hızlıca kendi makinamda kurup öğrenmeye karar verdim. İyi de oldu. Birsürü şey öğrendim. Güzel bir tema yapmam lazım.


Share/Bookmark

0 yorum var: